Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Hz. İsa'nın Ref'i ve Nüzûlü Meselesi
Hz 
 
Hz. İsa'nın Ref'i ve Nüzûlü Meselesi: 
 
 
 
Hıristiyan kaynaklarına göre Hz. İsa, 
yahûdilerin şikâyeti üzerine, Romalılar tarafından çarmıha gerilmiş ve haçta 
insanların günahı için ölmüştür. Gömülmesinden üç gün sonra kıyam etmiş, 
havârilerine görünmüş, onlarla yemek yemiş ve sonunda göğe yükselerek Allah'ın 
yanına çıkmış, O'nun sağına yerleşmiştir. Kıyâmetten önce dünyaya gelecek, 
dünyayı sulh ve adâletle dolduracak, kendisine inanmayanlardan öç alacak ve 
saltanatı ebedî olarak sürecektir (Korintoslulara 1. Mektup, 15/22 vd.). 
 
Kur'an, Hz. İsa'nın öldürüldüğü ve çarmıha 
gerildiği tezini reddetmektedir. O öldürülmemiş, çarmıha gerilmemiştir. Allah 
onu kendi katına ?ref? etmiş, yüceltmiş ve yükseltmiştir (4/Nisâ, 157-158). Hz. 
İsa'ya ait bu yüceltme ve yükseltme işinin beden ile mi, yoksa ruh ile mi; beden 
ve ruh diri olarak mı, yoksa beden ölü olup yalnız ruh olarak mı gerçekleştiği 
hususu müphemdir. Bu konu, asırlar boyu Kur'an yorumcularını meşgul etmiştir. 
Bunu aydınlığa kavuşturmaya çalışan tarih ve kıssa yazarlarıyla müfessirler 
belli ölçüde yahûdi ve hıristiyan kaynaklarından ve onların sözlü geleneğinden 
etkilenmişlerdir. Kezâ Hz. İsa'nın nüzûlü ve Kıyâmetten önce dönüşü konusu da 
tartışılmaktadır. Eldeki rivâyetlerin gözden geçirilerek değerlendirilmesinde 
fayda vardır. Hadis rivâyetlerinde yer alan Hz. İsa'nın dönüşü konusu 
müfessirleri, âyetlerde geçen (3/Âl-i İmrân, 55; 4/Nisâ, 156-159; 5/Mâide, 117) 
kelimeleri yoruma (te'vil) zorlamış ve ?âhad? olsalar da hadisleri 
değerlendirmeye almışlardır. Gerçekten de bu haberlerde, oldukça detaylı 
bilgiler yer almaktadır. İki asırdan beri hıristiyan ilâhiyatçıların ve 
oryantalistlerin Hz. İsa'nın dönüşü konusunu değişik metodlarla müslüman câmia 
içinde yayma gayretlerinin doğurduğu antipatinin de tesiriyle İslâm dünyasında 
konu bazı bilginlerce yeniden ele alınmış ve selef çığırının dışına taşan 
tartışma ve yorumlara neden olmuştur (Abdullah Aydemir, Peygamberler, D.İ.B. Y. 
s. 254). 
 
Bazı müfessir ve âlimler, bu konuda fazla yorum 
yapmak istemezler. ?Allah buyurmuştu ki: ?Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, 
seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları 
Kıyâmete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz Bana olacak. İşte o 
zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda Ben hükmedeceğim.? 
(3/Âl-i İmrân, 55) Seyyid Kutub, bu âyetin tefsirinde şunları söyler: ?Onun 
vefatı ve ref' edilmesi mugayyebâta ait bir husus olup, te'vilini Allah'tan 
başkasının bilemeyeceği müteşâbih meselelerdendir. Zaten bunun ötesinde akîdeye 
ve şeriata müteallik, fazla bir mesele de yoktur (Seyyid Kutub, Fî Zılâli'l-Kur'an, 
Hikmet Y. c.1, s. 297). 
 
Mevdûdî, Nisâ, sûresi, 158. âyetindeki 
?Allah onu kendisine yükseltti? ifadeyi tefsir ederken şöyle der: Burada 
Allah, meselenin gerçeğini anlatıyor. Kur'an yahûdilerin Hz. İsa'yı öldürmeyi 
başaramadıklarını, Allah'ın onu kendisine yükselttiğini açıkça söyler; fakat 
meselenin nasıl olduğunu ve ayrıntıları konusunda sessiz kalır. Ne Allah'ın onu 
bedeni ile birlikte yeryüzünden gökteki bir yere yükselttiğini, ne de onun diğer 
insanlar gibi ölüp rûhunun göğe yükseltildiğini belirtmez. Mesele o kadar kapalı 
bir dille anlatılmıştır ki, olay hakkında, olayın olağanüstü mûcizevî olduğunu 
söylemekten başka bir yorum yapmak imkânsızdır (Mevdûdî, Tefhîmu'l-Kur'an, İnsan 
Y. c. 1, s. 380). 
 
Aynı âyetle ilgili Muhammed Esed, Hz. İsa'nın 
beden olarak semâya yükseldiğini kabul etmez ve şu açıklamayı yapar: ?Allah 
onu kendi katına yükseltti? (4/Nisâ, 158) ?Âyette Allah, Hz. İsa'ya ?Seni 
ölüme yollayacağım ve katıma yücelteceğim' buyurur. ?Refaahû' (lafzen, onu 
yüceltti, yahut onu yukarı çıkarttı), bir insanın ref' edilmesi fiili, ne zaman 
Allah'a atfedilmişse, her zaman ?onurlandırma?, yahut ?yüceltme? anlamlarına 
gelir. Kur'an'ın hiçbir yerinde, Allah'ın Hz. İsa'yı yaşadığı sırada bedensel 
olarak cennete ?yükselttiği? şeklindeki yaygın inancı destekleyen bir 
beyan yoktur. Yukarıdaki âyetteki ?Allah onu kendi katına yüceltti? ibâresi, 
Hz. İsa'nın Allah'ın özel rahmeti mertebesine yükseldiğini gösterir; 
?rafe'nâhu (onu yücelttik)? fiilinin İdris Peygamber ile bağlantılı olarak 
kullanıldığı 19/Meryem, 57. âyetinden açıkça anlaşılacağı gibi bu, bütün 
peygamberlerin yararlandıkları bir lütuftur (Muhammed Esed, İslâm Mesajı, İşaret 
Y. c. 1, s. 177). 
 
Müfessirlerden çoğunun kanaatine göre Hz. İsa, 
rûhu ve cesediyle birlikte göğe yükselmiştir ve âhir zamanda tekrar yeryüzüne 
inecektir. Bir kısım müfessirlere göre de göğe yükseltilen, İsa (a.s.)'nın cismi 
değil; rûhudur. Kur'an'da ifade edilen ?Seni Bana yükselteceğim? (3/Âl-i 
İmrân, 55) hitabıyla kast edilen, Hz. İsa'nın rûhudur. Çünkü rûh, insanın 
hakikatidir. Ceset, emanet elbise gibidir, artar eksilir. Değişmeyen insanın 
rûhudur (Tefsîru'l-Menâr, 3/316-317). Yine Hz. İsa'nın göğe kaldırıldığı 
kabulünün müslümanlara hıristiyan inançlarından geçtiği belirtilerek bu olay 
şöyle değerlendirilir: Gök ile kast edilen, maddî gök ise bu, yıldızlardan, 
galaksilerden ibârettir. Yani İsa, şu yıldızlardan birine mi çıkarılmıştır? Eğer 
kast edilen mânevî gök ise oraya ceset gitmez, rûh gider; çünkü orası maddî 
değildir (S. Ateş, Kur'an Ans. 10/206). 
 
Kur'an, İsa (a.s.)'nın göğe yükseltildiğini 
değil; Allah'a yükseltildiğini söyler: ?Bel rafaahu'llahu ileyh? (4/Nisâ, 
158) cümlesi: ?Allah, onu göğe yükseltti? değil; ?Allah, onu kendisine 
yükseltti? anlamındadır. Bu konuyla ilgili diğer âyette de aynı ifade vardır 
(bkz. 3/Âl-i İmrân, 55). Göğe yükseltmek başka, Allah'a yükseltmek başkadır. 
Allah'ın onu kendine yükselttiği mecburen kabul edileceğine göre, onun göğe 
yükseltildiğini söylemek, Allah'a belli bir mekân tahsis etmek olur. Oysa Yüce 
Allah her yerdedir. İsa'nın Allah'a yükselmesi için göğe çıkması gerekmez. 
Allah, göklerin de yerin de ilâhıdır. Allah'ı gökte imiş gibi düşünüp Allah'a 
yükseltilen İsa'nın göğe yükseltildiğini söylemek, âyetin ifadesine 
uymamaktadır. Âyetin anlamı, İbn Cüreyc'in dediği gibi, Allah'ın İsa'nın rûhunu 
yüceltmesi, şânını yükseltmesi, katında O'na değer vermesi demektir. 
 
Yüce Allah, Hz. İsa'yı saldırganların elinden 
kurtarmak sûretiyle mânevî derecelere nâil eylemiş, şânını yüceltmiştir. Nitekim 
?Kıyâmet gününe kadar sana uyanları, inkâr edenlere üstün kılacağım? 
(3/Âl-i İmrân, 55) âyetinden bu anlam anlaşılmaktadır. Gerçekten Hz. İsa'ya 
uyan ve ona yakın olanlar yahûdilere hâkim olagelmiştir. Bu da onun Allah 
katındaki şânının yüceliğini gösterir. 
 
Müfessirlerin ?Seni vefat ettireceğim, Bana 
yükselteceğim? (3/Âl-i İmrân, 55) âyetini, genellikle İsa'nın göğe çıktığı 
şeklinde tefsir etmelerinin başlıca iki etkeni vardır: Bunlardan birincisi ve en 
önemlisi, hıristiyanlar ve yahûdiler hakkındaki âyetlerin izahı için İslâm'a 
yeni girmiş olan yahûdi ve hıristiyan âlimlerine başvurmaları ve onların 
söylediklerini tam gerçek kabul edip aktarmalarıdır. İkinci etken de, İsa 
(a.s.)'nın göğe çıktığı ve âhir zamanda yere inip Deccal'ı öldüreceği, haçı 
kıracağı ve İslâm şeriatıyla amel edeceği hakkında anlatılan hadis 
rivâyetleridir. 
 
Âl-i İmrân 55. âyetiyle Mâide, 117. âyetine göre 
Hz. İsa'nın bedeninin öldüğü açıkça belirtilmiştir. Ama Hz. İsa'yı başkaları 
öldürmemiş, Allah onu eceliyle vefat ettirmiştir. Yükseltilen onun mânevî 
derecesi, Allah'ın katına çıkan rûhudur. Zaten bütün peygamberlerin ruhları 
Allah'ın huzuruna çıkar, O'ndan ikram görür. Hz. İsa'nın vefatını haber veren 
âyetleri, âhad haberlere dayanarak te'vil etmek yerine bu hadisleri te'vil etmek 
daha doğrudur. Bu hadisler şöyle te'vil edilir: İsa'nın rûhu, yani ümmeti 
mahvolmadı, daha yaşayacaktır. Fakat Kıyâmetten önce bu rûh, yani İsa ümmeti, 
İslâm'a dönecektir. Bu hadislerden, hıristiyanların bir gün müslüman olacakları 
değerlendirilebilir. Said Nursi bu kanaattedir. Meşhur müfessirimiz Elmalılı 
Hamdi Yazır da yaklaşık bunu söylemektedir: 
 
?Her peygamberin rûhânî eceli, ümmetinin 
ecelidir. Rûhânî ecelleri tamam olmuş nice peygamberler var ki Kur'an'da 
zikredilmemişlerdir. Allah'ın seçkin peygamberleri içine giren büyük 
peygamberlerin, derecelerine göre rûhânî semâda bekaları devam etmektedir ki 
bunlar da İbrahim âilesidir. İmrân âilesi de bunlardandır. İsa'nın cesedi 
Allah'a kaldırılmış, fakat İsa'nın rûhu da kabzedilmemiş, yani ümmetinin eceli 
gelmemiş, İsrâiloğullarının sû-i kastı, hilesi ile hıristiyanlık mahvolmamış, 
yaşamış ve İsa'nın rûhu, Mûsâ maiyetinde (beraberliğinde) yaşamıştır. Bunun için 
mahvoldu zannedilen bir avuç tabileri, bu rûhtan istifade ederek kısa bir 
zamanda yahûdilerin üstünde bir hayata kavuşmuşlardır. Ve nihâyet Hz. Muhammed 
(s.a.s.)'in gelmesiyle hepsi, Hz. Muhammed'in rûhunun emri altına geçmiştir. 
Artık bundan sonra İsa da diğer peygamberler gibi, Muhammed (s.a.s.)'in rûhu 
maiyetindedir. Bir gün gelecek, ümmet-i Muhammed'in daraldığı bir devirde, 
Allah'ın garib bir kelimesi olan İsa'nın rûhu ortaya çıkacak, Muhammed'in rûhu 
maiyetinde hizmet edecek ve fakat Kıyâmetten evvel vefat eyleyecektir.? 
(Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Y. c. 2, s. 1112-1114) 
 
Muhammed Abduh da bu konuda şöyle diyor: ?Bu 
te'vile göre İsa'nın zamanı, insanların İslâm şeriatının rûhuna bağlanacakları 
ve şekilleri bırakıp içleri ıslah için İslâm şeriatının özüyle amel edecekleri 
zamandır.? (M. Reşid Rızâ, Tefsîru'l Kur'âni'l-Hakîm, c. 3, s. 317) 
 
Müfessirlerden bir kesimi, Hz. Peygamberimiz'in 
Miraç'ta Hz. İsa ve Hz. Yahyâ'yı ikinci gökte görmüş olmasını Hz. İsa'nın rûhu 
ve cesediyle göğe çekilmesiyle ilgili delillerden biri sayar. Eğer Hz. 
Peygamber'in Miraç'ta görmesi Hz. İsa'nın cesediyle göğe çıktığına delil ise, 
Hz. Yahyâ'nın ve diğer peygamberlerin de cisimleriyle göğe çıktığına delildir. 
Çünkü Hz. Peygamber, öteki peygamberleri de çeşitli göklerde görmüştü. Oysa hiç 
kimse, başka bir peygamberin rûhu ve cesediyle birlikte göğe çıktığını ileri 
sürmemiştir. Zaten bütün peygamberlerin rûhları yücelere, melekût âlemine 
yükselirler. 
Hz. İsa'nın 
nüzûlü, Kur'an'da geçmez. Bu konudaki kabul, mütevâtir olmayan hadis-i şerif 
rivâyetlerine, yani haber-i vâhide (âhad hadislere) dayanır. Bu hadislerin sahih 
olduğu kabulünden dolayı, bazı âyetler bu hadisler çerçevesinde yorumlanmış, 
te'vil edilmiştir. Aslında hadislerin Kur'an'a arzedilmesi, Kur'an âyetlerine 
göre tashih, te'vil ve yorumlarının yapılması daha doğru bir yol kabul 
edilseydi, bu zorlama te'viller yapılmazdı. Bu konuyla ilgili bazı hadis 
rivâyetlerini görelim:




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.