Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Mehdi

Mehdi

Mehdi

Bu kavram ?hedy-hidâyet' kökünden türemiş bir
kelimedir. ?Hedy'; doğru yolu bulmak, yol göstermek, hidâyeti göstermek
demektir.?Mehdi'nin sözlük anlamı, hidâyete eren, doğru yolu bulan, Allah'ın
hakk olan yola yönelttiği kimse demektir.

Bu kelime sözlük anlamına uygun olarak şairler
tarafından Peygamberimizi övmek için kullanılmıştır. Ayrıca dört halifeye de
?mehdi' dendiği olmuştur. (Hutbelerde okunan duâlarda dört halife hakkında
?mürşidiyyun-mehdiyyun- irşad ediciler, hidâyette olanlar' şeklinde övgü
cümleleri geçmektedir.) Hz. Hüseyin ve bazı halifeler hakkında övgü sözü olarak
?mehdi' sıfatı kullanılmıştır.İslâm tarihinde ?mehdi'; kendisinden önce zulüm ve
haksızlıkların alıp yürüdüğü yeryüzünü, adaletle dolduracağı, İslâm'ı hâkim
kılacağı sanılan kişidir. Mehdi'nin günün birinde geleceği ile ilgili hadis
kitaplarında ahad (tek râvi kanalıyla gelen) hadisler bulunmaktadır ama bunların
içerisinde birbiriyle çelişen haberler vardır. Buhârî ve Müslim'in kitaplarında
ise Mehdi kelimesi geçen bir hadis yoktur. Kur'an'da mehdi'yi gösteren en ufak
bir işarete de rastlamak mümkün değildir.

Bazı hadis rivâyetlerine göre Mehdi, ehl-i
beyt'tendir ve Fâtıma (r. anhâ) soyundandır (Ebû Dâvud, Mehdi, Hadis no:
4282-4284; Ibn Mâce, Fiten 34, Hadis no: 4082-4088). Dünya hayatının sona
ermesine bir gün bile kalsa Mehdi'nin gönderileceği haber veriliyor (Ebû Dâvud,
Mehdi, Hadis no: 4282-4283).

Ilk dönem itikat kitaplarında Mehdi konusu yer
almamıştır. Ancak daha sonra yazılan akaid kitaplarında Mehdiden
bahsedilmektedir. Mehdi'den bahseden hadisler mütevatir olmadığı için, bu konu
iman konuları içerisinde yer almamıştır. Ancak İslâm tarihinde Mehdi iddiasıyla
birçok insan çıktı, insanlar bazılarına mehdi diye uydular ve bir çoğu da bir
mehdi beklentisi içerisinde oldular.

Mehdi meselesi İslâm tarihinin başlangıcında
ortaya çıkan siyasí tartışmalar ve siyasí mezhebleşmelerden sonra daha çok
gündeme gelmiştir. Özellikle Şii'lerde mehdi inancı dinin esasından sayılmıştır.
Onlara göre beklenen bir mehdi (mehdi-i muntazar) gelecek, kendilerini zulüm ve
baskıdan kurtaracak, yeryüzüne adaletle dolduracaktır. Bu bakımdan onlar,
kendilerine öncülük eden Ehl-i Beyt imamlarına mehdi gözüyle bakmışlar ve
onlara itaat etmişlerdir. Onlara göre mehdi, Fâtıma (r.anhâ) soyundandır,
günahsızdır ve olağanüstü özellikleri vardır. Şii'lerin çeşitli kollarına göre
ayrı mehdiler vardır. Onların en büyük kolu olan Imâmiyye'ye göre ise ?beklenen
mehdi', On ikinci Imam, Ebû'l Kasım Muhammed b. Hasan el-Mehdi'dir. O, küçük
yaşta kaybolmuştur (gâibtir), yeniden gelecek ve zulümleri önleyecektir.

Ehl-i Sünnet müslümanlarının da mehdi beklentisi
vardır ama, onların beklediği Mehdi olağanüstü bir kimse değildir. Iyi bir insan
ve takva sahibi bir önderdir.

Anlaşıldığı kadarıyla Mehdi inancı siyasî
olayların müslümanları fırkalara ayırmasından sonra daha çok gündeme gelmeye
başlamıştır. Ahad ve zayıf haberlerin dışında sağlam dayanağı bulunmamaktadır.
İslâm tarihinde birçok Mehdiler çıkmıştır. Çevresine adam toplayıp saltanat
sürmek isteyen niceleri veya zalim yönetici-lerle mücadele etmek isteyen iyi
niyetli önderlerinin bir kısmı bu Mehdilik beklentisinden yararlanmışlardır.
Tarih boyunca nice sahtekârlar, çıkar sağlamak ve halkın üzerinde etkili
olabilmek için mehdilik inancını istismar etmişlerdir. Günümüzde bile bazı açık
gözler zaman zaman bu beklentiden yararlanmayı deniyorlar. Işin garibi bu gibi
konuların istirmacısı bulanabileceği bilinmesine rağmen ?mehdiyim' diye ortaya
çıkanlar çevrelerine adam toplamayı hâlâ başarabiliyorlar.

Mehdi beklentisi birçok müslümanı ümitsizliğe ve
görevini yapmamaya sevketmiştir. Öyle ya mehdi gelecek ve dünyayı düzeltecek,
zulümleri önleyecek, insanlara hidâyet dağıtacak? Bu hayal nicelerini boş
beklentilere sevketmiştir. Niceleri bu umut sebebiyle yapması gereken en basit
görevleri bile savsaklamış, kendisine zulmedenlerle mücadele etmeyi terketmiş,
zalimlere karşı çıkma görevini gelecek mehdiye bırakmıştır.

Allah (c.c.) dilediği araç ve insanla dinini
destekler. O dininin yaşanabilmesinin araçlarını dilediği gibi yaratır. Hidâyet
O'nun elindedir, dilediğine verir. O'nun gönderdiği Kur'ân-ı Kerîm Kıyâmete
kadar değişmeden kalacaktır. O Kur'an ki en büyük hidâyet aracıdır. Insanlara
düşen Kur'an'ı anlamak ve O'na uymaktır. Hayalleri (ümniyye'yi) bir tarafa
bırakıp yapması gerekeni gücü yettiği kadar yerine getirmektir.

Mehdi beklentisi müslümanların ne imanlarını
artırır ne de salih amellerini. Müslümanlar işlerini ve çalışmalarını gelmesi
muhtemel mehdilere göre ayarlamazlar. Onlar, inandıklarını hayatlarından
uygulamaya çalışırlar. Sonuç Allah'a âittir.

Şimdiye kadar çıktığı iddia edilen ve hâlâ
çıkmaya devam eden bu mehdilerden acaba hangisi gerçek mehdidir? Kaynaklarda bir
sayı ve zaman verilmediğine göre hepsini de mehdi olarak kabul edecek miyiz?
Bundan sonra ortaya çıkan mehdi adaylarına karşı nasıl bir tavır takınacağız?

İşin tuhafı, tarihten beri ortalıkta bu kadar
mehdi adayı olmasın rağmen müslümanların durumlarında pek bir değişiklik
görünmemektedir. Ne mehdinin mesajını anlayıp kendini düzeltenler var; ne de
zalimlerin zulmünün son bulması. Bu mehdi adaylarının bir marifetleri varsa,
müslümanların saf inançlarını maddeye çevirme işlerinden vazgeçsinler de biraz
da asıl işlerine dönsünler(!) İslâm ümmetinin dertlerine bir çözüm bulsunlar,
İslâm ülkelerindeki tağutların hakimiyetlerine ve zulümlerine bir dur desinler.

Kur'an, müslümanlara Mehdi beklemeyi değil; iman
etmeyi ve imanın gereğini yapmayı tavsiye ediyor. Bunu yapmayanlar ise zarar
edeceklerdir (103/Asr, 1-3).

Eğer Mehdi'yi hidâyete götüren, hidâyet veren
şeklinde anlarsak; Kur'an en büyük mehdi'dir (hâdî-hidâyete erdicidir). Insanlar
bu mehdi'ye uyarsalar doğru yolu bulurlar ve kurtuluşa ererler. Kur'an'ın
kendisi de insanları sürekli bu kurtuluşa dâvet etmektedir. (23)