Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Konuyla İlgili Hadis-i Şeriflerden Bazıları

Konuyla İlgili Hadis



Konuyla İlgili
Hadis-i Şeriflerden Bazıları

?Ben Allah hakkında sizden
daha çok bilgiye sahibim ve benim haşyetim/Allah'tan korkum, sizinkinden daha
fazladır.?[1]

?Mü'minler, Allah indindeki
ukubeti/azapları bilselerdi, hiç biri Cenneti ümid etmezdi. Kâfirler de Allah'ın
rahmetinin ne kadar çok olduğunu bilselerdi, hiç biri O'nun rahmetinden/
cennetinden ümit kesmezdi.?[2]

?Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:
Rasûlullah (s.a.s.) ölmek üzere olan bir gencin yanına girmişti. Hemen sordu:

?Kendini nasıl buluyorsun??
Hasta:
?Ey Allah'ın Rasûlü, Allah'tan
ümidim var; ancak günahlarımdan korkuyorum.' diye cevap verdi. Rasûlullah
(s.a.s.) da şu açıklamayı yaptı:
?Bu durumda olan bir kulun
kalbinde (ümit ve korku) birleşti mi Allah, o kulun ümid ettiği şeyi mutlaka
verir ve korktuğu şeyden de onu emin kılar.?[3]

?Sizden kimse nefsini hakîr
görmesin.?
?Ey Allah'ın rasûlü, kişi
nefsini nasıl hakîr görür?'
?Allah için üzerine söz
terettüp eden fena bir durum görür, fakat hiç ağzını açmaz. Cenâb-ı Hak kıyâmet
günü kendisine sorar: ?Şu falanca şey hakkında gerçeği söylemekten seni ne
alıkoydu?' O kul cevap verir: ?Halk korkusu!' Allah o zaman şöyle der: ?Asıl
Benden korkman gerekirdi.?[4]

?Ümmetimle ilgili olarak
korktuklarımın en korkutucusu Allah'a şirk/ortak koşmalarıdır. Dikkat edin; ben
size ?onlar aya, güneşe ve puta tapacaklar' demiyorum. Fakat onlar (hâkimiyet
hakkını bazı fertlerde, zümrelerde meclis ve toplumlarda görecekler), Allah'tan
başkasının emirlerine ve arzularına göre iş yapacaklardır.?[5]

Adiy bin Hâtem, Rasûlullah'ın
yanına girdi. Peygamberimiz şu âyeti okuyordu:
?Onlar, Allah'ı bırakıp
bilginlerini ve râhiplerini rabler (ilâhlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i
de... Oysa onlar, tek olan bir ilâh'a ibâdet etmekten başka bir şeyle
emrolunmadılar. O'ndan başka ilâh yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden
yücedir.? (Tevbe: 9/31) Adiy:
?Ya Rasûlallah, hıristiyanlar
din adamlarına ibâdet etmiyorlar, onları rab ve ilâh edinmiyorlar ki? dedi.
Rasûlullah şöyle buyurdu:
?Onlara haramı helâl, helâlı
da haram yaptılar, onlar da uymadılar mı din adamlarına?? Adiy:
?Evet? dedi. Efendimiz buyurdu
ki:
?İşte bu, onlara ibâdettir.?[6]

?Sizin hakkınızda en çok
korktuğum küçük şirktir.?
?Küçük şirk nedir ey Allah'ın
elçisi?' diye sordular.
?Riyâdır. Allah Teâlâ,
kıyâmet günü insanların amellerinin karşılıklarını verdiği zaman riyâkârlara:
?Dünyada kendilerine gösteriş yapmakta olduklarınıza gidin. Bakın bakalım,
onların yanında bir karşılık bulacak mısınız?' buyurur.?[7]

?Amellerin en faziletlisi
Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir.?[8]

?İman ipinin (kulpunun) en
güçlüsü, Allah için dostluk ve Allah için düşmanlıktır. Yine Allah için sevmek
ve Allah için nefret duyup buğzetmektir.?[9]

?Kim, insanların kızması
pahasına Allah'ı dost edinmekle O'nu râzı ederse Allah o kimseyi insanların
nazarında yüceltir. Kim de Allah'ın gazabına rağmen insanları râzı ederse, artık
onu Allah'ın azabından hiçbir şekilde kurtarmak mümkün olmaz.?[10]

?Onlar (Allah'ın velîleri)
öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah hatırlanır, zikredilir.?[11]

"Allah bir kulunu sevdimi
onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olur. Bu kul Allah'tan
bir şey dilese dileği kabul edilir. Allah'a sığındığında da Allah onu korur.
Allah, velîsine düşman olan kimselere harb ilân eder."[12]
?Aziz ve celil olan Allah
Teâlâ, kıyâmet gününde şöyle diyecek; ?Benim celâlim adına birbirlerini sevenler
nerede? Gölgemden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı şu günde onları gölgemde
gölgelendireyim.?[13]

?Allah Teâlâ buyuruyor ki:
?Benim celâlim adına birbirini sevenler var ya! Onlar için orada öyle minberler
vardır ki, peygamberler ve şehidler bile onlara gıpta ederler.?[14]

?Allah, bir kulu sevdiğinde,
o kulu meleklere de insanlara da sevdirir. Bir kula buğzedince de meleklere ve
insanlara da o kula karşı buğzettirir.?[15]

?Allah (c.c.) şöyle
buyurmuştur: ?Ben kulumun Beni sandığı gibiyim ve Bana dua ettiği, Beni
zikrettiği zaman onunla beraberim. Kim Beni kendi nefsinde zikrederse (içinden
geçirirse), Ben de onu kendi nefsimde zikrederim (içimden geçiririm). Kim Beni
kalabalıkta, bir cemaat içinde zikrederse, Ben de onu, ondan daha hayırlı bir
cemaat içinde zikrederim. O, Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın (adım)
yaklaşırım. O Bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. O Bana
yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim. Kim Bana şirk koşmaksızın bir arz
dolusu günahla gelse, Ben de onu bir o kadar mağfiretle karşılarım.?[16]

?İçerisinde Allah zikredilen
evlerin misali ile içerisinde Allah zikredilmeyen evlerin misali, diri ile
ölünün misali gibidir.?[17]

"Allah'ı unutarak lüzumsuz
konuşmalara dalmayın. Çünkü Allah hatırlanıp zikredilmeden yapılan uzunca
konuşmalar, kalbi katılaştırır. Allah'tan en uzak olan kimse, kalbi katı
olandır."[18]

?Bir topluluk Allah'ı
zikretmek üzere otururlarsa, melekler onları kuşatır, rahmet onları kaplar,
üzerlerine sekîne (huzur, feyiz) iner ve Allah onları yanındakilere (meleklere)
zikreder.?[19]

?Kim bir yere oturur ve
orada Allah'ı zikretmez (ve hiç zikretmeden kalkar) ise Allah'tan ona bir
noksanlık vardır. Kim bir yere yatar, orada Allah'ı zikretmezse, ona Allah'tan
bir noksanlık vardır. Kim bir müddet yürür ve bu esnâda Allah'ı zikretmezse,
Allah'tan ona bir noksanlık vardır.?[20]

Hadis, Tirmizî'de şu şekilde
gelmiştir:
?Bir cemaat bir yerde oturur
ve fakat orada Allah'ı zikretmez ve peygamberlere salât okumazlarsa, üzerlerine
bir ceza vardır. (Allah) Dilerse onlara azab eder; dilerse mağfiret eder.?[21]

?Dünya mel'undur,
içindekiler de mel'undur; ancak Allah Teâlâ'yı zikir ve zikrullah'a yardımcı
olanlarla âlimler ve ilim öğrenenler hâriç.?[22]

Bu hadis, farklı şekillerde de
rivâyet edilmiştir:
?Dünya mel'undur, Allah için
olanlar hâriç.?, ?Dünya mel'undur, içindekiler de mel'undur; emr-i
bi'l-ma'ruf ve nehy-i ani'l-münker ve zikrullah hâriç.?, ?Dünya
mel'undur, içindekiler de mel'undur; Allah'ın rızâsı için yapılanlar hâriç.?[23]

?Kim akşamdan temizlik üzere
(abdestli olarak) zikredip uyursa (uyku bastırıncaya kadar Allah'ı zikrederse)
ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya veya âhiret hayırlarından bir şey
isterse, Allah Teâlâ, istediğini mutlaka ona verir.?[24]

?Allah'ın, yollarda dolaşıp
zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allah Teâlâ'yı zikreden bir cemaate
rastlarlarsa, birbirlerini 'aradığınıza gelin' diye çağırırlar. (Hepsi gelip)
onları kanatlarıyla kuşatarak dünya semâsına kadar arayı doldururlar. Allah,
-onları en iyi bilen olduğu halde- meleklere sorar:
?Kullarım ne diyorlar?'

?Seni tesbih ediyorlar, Sana
tekbir okuyorlar, Sana tahmîd (el-hamdü lillâh) okuyorlar. Sana ta'zim (temcid)
ediyorlar' derler. Rab Teâlâ sormaya devam eder:
?Onlar Beni gördüler mi?'

?Hayır!' derler.
?Ya görselerdi ne
yaparlardı?'
?Eğer Seni görselerdi
ibâdette çok daha ileri giderler; çok daha fazla ta'zim, çok daha fazla tesbihde
bulunurlardı' derler. Allah tekrar sorar:
?Onlar ne istiyorlar?'

?Senden cennet istiyorlar.'

?Cenneti gördüler mi?' der.

?Hayır Ey Rabbimiz!' derler.

?Ya görselerdi ne
yaparlardı?' der.
?Eğer görselerdi, derler,
?cennet için daha çok hırs gösterirler, onu daha ısrarla isterler, ona daha çok
rağbet gösterirlerdi.' Allah Teâlâ sormaya devam eder:
?Neden istiâze ediyorlar
(sığınıyorlar)?'
?Cehennemden istiâze
ediyorlar' derler.
?Onu gördüler mi?' der.

?Hayır Rabbimiz,
görmediler!' derler.
?Ya görselerdi ne
yaparlardı?' der.
?Eğer cehennemi görselerdi
ondan daha şiddetli kaçarlar, daha şiddetli korkarlardı' derler. Bunun üzerine
Rab Teâlâ şunu söyler:
?Sizi şâhid kılıyorum,
onları affettim!?
Rasûlullah (s.a.s.) sözüne
devamla şunu anlattı:
?Onlardan bir melek der ki:

?Bunların arasında falanca
günahkâr kul da var. Bu onlardan değil. O başka bir maksatla uğramıştı,
oturuverdi.' Allah Teâlâ;
?Onu da affettim, onlar öyle
bir cemaat ki, onlarla oturanlar da onlar sâyesinde bedbaht olmazlar' buyurur.?[25]
?Allah'ı zikreden bir cemaatle sabah namazı vaktinden güneş doğuncaya kadar
birlikte oturmam, bana İsmâil'in oğullarından dört tanesini âzâd etmemden daha
sevimli gelir. Allah'ı zikreden bir cemaatle ikindi namazı vaktinden güneş
batışına kadar oturmam dört kişi âzâd etmemden daha sevimli gelir.?[26]

?Abdest imanın yarısıdır.
Elhamdü lillâh mizanı (amel terazisini) doldurur; sübhânallahi ve'lhamdü lillâh
arz ve semâ arasını doldurur. Namaz nurdur; sadaka burhandır; sabır ziyâdır;
Kur'an ise, lehine veya aleyhine bir hüccettir. Herkes sabahleyin kalkar,
nefsini (Allah'a veya şeytana) satar; kimisi kurtarır, kimisi de helâk eder.?[27]

Hadisin Tirmizî'de gelen başka
bir vechi şöyledir:
?Tesbih mîzânın yarısıdır;
elhamdü lillâh mîzan doldurur; tekbir ise gökle yer arasını doldurur. Oruç
sabrın yarısıdır; temizlik imanın yarısıdır.?
"Size amellerinizin en
iyisini, Rabbinizin huzurunda en temizini ve derecelerinizde en yükseğini, altın
ve gümüş infak etmekten daha hayırlısını, düşmanla karşı karşıya gelip siz
onların, onlar sizin boyunlarınızı vurmaktan daha iyisini söyleyeyim mi?"
buyurdu.
'Evet' dediler.
"Allah'ı zikir" dedi.[28]

Muaz bin Cebel, Allah'ın
Rasûlünden duyduğu son sözün şu olduğunu anlatıyor:
'Allah'a hangi amel daha hoş
gelir?' dedim.
"Dilin, Allah'ı zikirle
ıslanmış olarak ölmen" buyurdu.[29]

"Her şeyin bir cilâsı
vardır; kalplerin cilâsı da Allah'ı zikretmektir. İnsanı Allah'ın azâbından en
çok koruyacak şey, ancak zikrullahtır."
'Allah yolunda cihad da
mı (zikirden hayırlı) değil?' dediler.
"Hayır, kesilinceye kadar
vuruşsa dahi" dedi.[30]

"Allah'ın doksan dokuz ismi
vardır. Onları kim ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever."[31]

Diğer rivâyet şöyledir:
"Gerçekten Allah'ın doksan
dokuz ismi vardır. Bir müstesnâ yüz isim! Bunları kim sayarsa cennete girer."[32]

"Sübhânallahi ve'l-hamdü
lillâhi ve lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber' demem, benim için güneşin üzerine
doğduğu her şeyden daha sevgilidir."[33]

"Bir kimse günde yüz defa,
'Lâ ilâhe illâllahu vahdehû lâ şerîke leh, lehu'l-mülkü ve lehu'l-hamdu, ve hüve
alâ külli şey'in kadîr (Allah'tan başka ilâh yoktur. O'nun şerîki/ortağı yoktur;
mülk O'nundur, hamd de O'na mahsustur. Hem O her şeye kaadirdir)' derse, o kimse
için on köle (âzât etme) dengi sevap olur. Ve kendisine yüz hasene yazılır; yüz
günahı da silinir. O gün, akşamlayıncaya kadar şeytandan muhâfaza olur. Onun
yaptığından daha faziletli bir işi kimse yapamaz. Meğer ki, onun yaptığından
fazla yapsın. Ve bir kimse günde yüz kere 'Sübhânallahi ve bihamdihî (Allah'ı
hamdiyle birlikte tenzih ederim)' derse; günahları denizin köpüğü kadar bile
olsa sâkıt olur."[34]

"İki kelime vardır ki, dile
hafif, mîzanda ağır, Allah'a makbuldürler. (Bunlar:) 'Sübhânallahi ve bihamdihî,
sübhânallahi'l-azîm (Allah'ı hamdiyle birlikte tenzih ederim. Yüce Allah'ı
tenzih ederim)' (kelimeleridir)."[35]

"Sübhânallahi ve'l-hamdü
lillâhi ve lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber (Allah'ı tenzih ederim, hamd Allah'a
mahsustur ve Allah'tan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden büyüktür)' demem,
benim için, üzerine güneş doğan her şeyden daha makbuldür."
Mus'ab bin Sa'd (r.a.)
anlatıyor: Bana babam rivâyet etti. (Dedi ki: 'Rasûlullah (s.a.s.)'ın
yanındaydık.
"Biriniz her gün bin sevap
kazanmaktan âciz midir?" diye sordu:
"Yüz kere tesbih eder
(Sübhânallah der) ve kendisine bin sevap yazılır. Yahut üzerinden bin günah
indirilir" buyurdu.[36]

"Bir kimse her namazın
sonunda Allah'a otuz üç defa tesbih, otuz üç defa hamd eder, otuz üç defa da
tekbirde bulunursa, bunların toplamı doksan dokuz eder. Yüzün tamamında da: 'Lâ
ilâhe illâllahu vahdehû lâ şerîke leh, lehu'l-mülkü ve lehu'l-hamdu ve hüve alâ
külli şey'in kadîr' derse, günahları denizin köpüğü kadar bile olsa (yine)
affolunur."[37]

?Allah Teâlâ, kendi yolunda
cihada çıkan kimseye, ?onu sadece Benim yolumda cihad, Bana iman, Benim
rasullerimi tasdik yola çıkarmıştır' buyurarak kefil olur. Allah, o kimseyi
şehid olursa cennete koymaya, gâzi olursa mânevî ecre ve dünyalık ganimete
kavuşmuş olarak evine döndürmeye kefil olmuştur. Muhammed'in canını kudretiyle
elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda açılan bir yara, kıyâmet
gününde açıldığı gündeki şekliyle gelir: Rengi kan rengi, kokusu misk kokusudur.
Muhammed'in canını kudretiyle elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, eğer
müslümanlara zor gelmeseydi, Allah yolunda cihada çıkan hiçbir seriyyenin
arkasında asla oturup kalmazdım. Fakat maddî güç bulamıyorum ki onları
sevkedeyim; onlar kendileri de bu gücü bulamıyorlar. Benden ayrılıp geride
kalmak ise onlara zor geliyor. Muhammed'in canını elinde tutan Allah'a yemin
ederim ki, Allah yolunda cihad edip öldürülmeyi, sonra cihad edip yine
öldürülmeyi, sonra tekrar cihad edip tekrar öldürülmeyi çok arzu ederdim.?[38]

?Allah yolunda yaralanan bir
kimse, kıyâmet gününde yarasından kan akarak Allah'ın huzuruna gelir. Renk, kan
rengi; koku ise misk kokusudur.?[39]

?Müslümanlardan bir şahıs,
deve sağılacak kadar bir süre Allah yolunda cihad ederse, cennet onun hakkı
olur. Allah yolunda yaralanan veya bir sıkıntıya düşen kimse, kıyâmet gününde
yaralandığı gün gibi kanlar içinde Allah'ın huzuruna gelir. Kanının rengi
zâferân gibi kıpkırmızı, kokusu da misk kokusu gibidir.?[40]

?Cennet kapıları, şüphesiz
kılıçların gölgeleri altındadır.? Rasûlullah'ın bu sözünü duyan bir mücâhid,
kılıcının kınını kırıp attı. Sonra elinde kılıcıyla düşmanın üzerine yürüdü ve
ölünceye kadar düşmanla savaştı.[41]

?Kim Allah'ın adını, hükmünü
yüceltmek, her şeyin üstüne çıkarmak için savaşırsa, o Allah yolundadır.?[42]

"Kim Allah için tevâzu
ederse Allah onu yükseltir. Kim de kibirlenirse Allah onu alçaltır. Kim Allah'ı
çok zikreder/anarsa, Allah onu sever."[43]

Bir hadis-i kudsîde de:
"Kulum Bana, en çok, farz
ibâdetlerle yaklaşır. Kulum, nâfile ibâdetlerle de Bana yaklaşmağa devam eder. O
kadar yaklaşır ki onun işiten kulağı Ben olurum, Benimle işitir. Gören gözü Ben
olurum, o Benimle görür. Tutan eli Ben olurum, o Benimle tutar. Yürüdüğü ayağı
Ben olurum, o Benimle yürür."[44]

"İnnallahe cemîlun
yuhıbbu'l-cemâl -Allah güzeldir, güzeli sever-."[45]

Ebû Rezîn el-Akîl, kendisine:

"Ey Allah'ın elçisi, iman
nedir?" diye sorunca:
"Allah ve Rasûlünün, sana,
her şeyden daha sevgili olmasıdır" buyurmuştur.[46]

"Hiçbiriniz, Allah ve
Rasûlü, kendisine her şeyden daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz."[47]

?İman ipinin (kulpunun) en
güçlüsü, Allah için dostluk ve Allah için düşmanlıktır. Yine Allah için sevmek
ve Allah için nefret duyup buğzetmektir.?[48]

"Allah bir kulu sevince,
Cebrâil'i çağırıp: 'Ben falanı sevdim, sen de sev!" der. Cebrâil de onu sever.
Sonra onun için yer (halkın)da kabul konulur (insanlar da onu severler)."[49]


?Kişi, Allah ve Rasûlünü, o ikisi dışında
kalan her şeyden daha çok sevmedikçe imanın tadını bulamaz.?[50]

?Amellerin en faziletlisi
Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir.?[51]

?...Allah sizin sûret ve
kalıplarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar...?[52]


"(Ancak) Allah için seven, Allah
için buğz eden/nefret duyan, Allah için veren ve Allah için sıkılık yapıp
vermezlik yapan kişi imanını kemâle erdirmiş, olgunlaştırmıştır."[53]

"Allah'ım, Seni sevmeyi ve
Seni seveni sevmeyi ve Senin sevgine beni yaklaştıracak şeyi sevmeyi bana nasip
et ve Senin sevgini bana kendimden, âilemden ve (sıcak ve harâretli günde) soğuk
sudan bana daha sevimli kıl."[54]

Ebû Rezîn el-Akîl, kendisine:

"Ey Allah'ın elçisi, iman
nedir?" diye sorunca, Rasûlullah (s.a.s.) şöyle cevap vermiştir:
"Allah ve Rasûlünün, sana,
her şeyden daha sevgili olmasıdır"

[55]
"Hiçbiriniz, Allah ve
Rasûlü, kendisine her şeyden daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz."[56]

"İnnallahe cemîlun
yuhıbbu'l-cemâl -Allah güzeldir, güzeli sever-."[57]

?İman ipinin (kulpunun) en
güçlüsü, Allah için dostluk ve Allah için düşmanlıktır. Yine Allah için sevmek
ve Allah için nefret duyup buğzetmektir.?[58]

"Allah bir kulu sevince,
Cebrâil'i çağırıp: 'Ben falanı sevdim, sen de sev!" der. Cebrâil de onu sever.
Sonra onun için yer (halkın)da kabul konulur (insanlar da onu severler)."[59]

?Allah, bir kulu sevdiğinde,
o kulu meleklere de insanlara da sevdirir. Bir kula buğzedince de meleklere ve
insanlara da o kula karşı buğzettirir.?[60]

"Kim Allah için tevâzu
ederse Allah onu yükseltir. Kim de kibirlenirse Allah onu alçaltır. Kim Allah'ı
çok zikreder/anarsa, Allah onu sever."
"Kulum Bana, en çok, farz
ibâdetlerle yaklaşır. Kulum, nâfile ibâdetlerle de Bana yaklaşmağa devam eder. O
kadar yaklaşır ki onun işiten kulağı Ben olurum, Benimle işitir. Gören gözü Ben
olurum, o Benimle görür. Tutan eli Ben olurum, o Benimle tutar. Yürüdüğü ayağı
Ben olurum, o Benimle yürür."[61]

"Allah bir kulunu sevdimi
onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olur. Bu kul Allah'tan
bir şey dilese dileği kabul edilir. Allah'a sığındığında da Allah onu korur.
Allah, velîsine düşman olan kimselere harb ilân eder."[62]

?Onlar (Allah'ın velîleri)
öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah hatırlanır, zikredilir.?[63]

?Kim, insanların kızması
pahasına Allah'ı dost edinmekle O'nu râzı ederse Allah o kimseyi insanların
nazarında yüceltir. Kim de Allah'ın gazabına rağmen insanları râzı ederse, artık
onu Allah'ın azabından hiçbir şekilde kurtarmak mümkün olmaz.?[64]

?Aziz ve celil olan Allah
Teâlâ, kıyâmet gününde şöyle diyecek; ?Benim celâlim adına birbirlerini sevenler
nerede? Gölgemden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı şu günde onları gölgemde
gölgelendireyim.?[65]

?Allah Teâlâ buyuruyor ki:
?Benim celâlim adına birbirini sevenler var ya! Onlar için orada öyle minberler
vardır ki, peygamberler ve şehidler bile onlara gıpta ederler.?[66]

?Allah'ın kulları arasında
bir grup var ki, onlar ne peygamberlerdir, ne şehidlerdir. Üstelik kıyâmet günü
Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler ve şehidler onlara
gıpta ederler.?
Orada bulunanlar sordu:
?Ey Allah'ın Rasûlü, onlar
kimdir, bize haber verir misin?'
?Onlar, aralarında kan bağı
ve dünya menfaati için birbirlerine bağlı olmadıkları halde, Allah'ın nûru
(Kur'an) adına birbirlerini sevenlerdir. Allah'a yemin ederim ki, kesinlikle
onların yüzleri nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken onlar
korkmazlar; insanlar üzülürken onlar üzülmezler.?
Ardından da şu âyeti okudu:
?İyi bilin ki, Allah'ın
velîlerine/dostlarına korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.? (Yûnus:
10/62)[67]

?İnsanlar ?Allah'tan başka
ilâh yoktur, Muhammed O'nun rasûlüdür' deyinceye kadar kendileriyle savaşmaya
emrolundum. Ne zaman bunu söylerlerse kanlarını ve mallarını benden korumuş
olurlar. Ancak dinî cezalar müstesna; iç yüzlerinin muhasebesi ise Allah'a
aittir.?[68]

Abdullah bin Mes'ûd dedi ki:

?Rasûlullah (s.a.s.) bize karşı
yaptığı bir konuşmasında dedi ki:
?Kendisinden başka ilâh
olmayan (Allah) hakkı için söylüyorum: Allah'tan başka hiçbir ilâh
bulunmadığına, benim de Allah'ın peygamberi olduğuma şehâdet eden bir kimsenin
kanı ancak şu üç şeyden biri dolayısıyla helâl olur: İslâm'ı terkedip İslâm
cemaatinden ayrılan, evli olduğu halde zinâ eden ve birisini öldürdüğü için
(kısas cezâsı olarak) öldürülmesi gereken.?
??Her kim ?Lâ ilâhe
illâllah' der ve Allah'tan başka tapınılan şeyleri reddederse, onun malına ve
canına haksız yere dokunmak haram olur. Hesabı Allah'a kalmıştır.?[69]

"Allah'tan başka ilâh
olmadığına ve Muhammed'in O'nun Rasulü olduğuna şehâdet eden kimseye Allah ateşi
haram kılmıştır."[70]

Ebû Zer (r.a.)'in rivâyet
ettiğine göre Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu:
?Cebrail (a.s.) bana
gelerek; ?Ümmetinden kim Allah'a herhangi bir şeyi şirk koşmadan ölürse cennete
girer müjdesini verdi.? Ben, (hayretle)
?zina ve hırsızlık yapsa da
mı?? diye sordum.
?Evet, hırsızlık etse de,
zina yapsa da? cevabını verdi. Ben tekrar:
?Yani hırsızlık etse, zina
yapsa da ha?' dedim.
?Evet, bunları yapsa da
(Cennete girecektir)? buyurdu. Ben aynı soruyu dördüncü defa sorunca;
?Ebû Zerr'in burnu kırılsa
(patlasa) da Cennete girecektir? buyurdu.[71]

"Allah'a inanıp, O'na hiç
bir şeyi ortak koşmayan Cennet'e girmiştir. Allah'a inanıp da, O'na şirk koşan
ise Cehenneme girmiştir"[72]

?Ümmetimle
ilgili olarak korktuklarımın en korkutucusu Allah'a şirk/ortak koşmalarıdır.
Dikkat edin; ben size ?onlar aya, güneşe ve puta tapacaklar' demiyorum. Fakat
onlar (hâkimiyet hakkını bazı fertlerde, zümrelerde meclis ve toplumlarda
görecekler), Allah'tan başkasının emirlerine ve arzularına göre iş
yapacaklardır.?[73]







[1]
Buhâri, Edeb 72; Müslim, Fezâil 127-128.



[2]
Müslim, Tevbe 23 hadis no: 2755; Tirmizî, Deavât 108, hadis no: 3536;
Kütüb-i Sitte Terc. c. 6, s. 355.



[3]
Tirmizî, Cenâiz 11, hadis no: 983; İbn Mâce, Zühd 31, hadis no: 4261;
Kütüb-i Sitte Terc. c. 6, s. 351.



[4]
Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, c. 6, s. 349.




[5]
İbn Mâce, hadis no: 4205.



[6]
Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 10, hadis no: 3292; Tirmizî şerhi
Tuhfetu'l-Ahvezî, hadis no: 5093.



[7]
Tirmizî, Hudûd 24, hadis no: 1457, 4/58; Müsned, Ahmed bin Hanbel.



[8]
Ebû Dâvud, 3, hadis no: 4599.



[9]
Mişkâtu'l-Mesâbih, hadis no: 5014; Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr, 1/69, Taberânî,
El-Kebîr.



[10]
Tirmizî, Zühd 64.



[11]
Dürrü'l Mensur, 4/370; naklen Elmalılı, 4/495.



[12]
Buhârî, Rekaik: 38; İbn Mâce, Fiten: 16.



[13]
Müslim, Birr 37, hadis no: 2566.



[14]
Tirmizî, Zühd 53, hadis no: 2391; Kütüb-i Sitte Terc. 10/139.



[15]
Buhârî, Tevhid 33, Edeb 41; Müslim, Birr 157.



[16]
Buhârî, Tevhid 15, 35, 50; Müslim, Zikir 2, hadis no: 2675, 4/2061, Tevbe 1;
Tirmizî, Deavât 142, hadis no: 3598.



[17]
Buhârî, Deavât 66; Müslim, Salâtü'l-Müsâfirîn 211, hadis no: 779.



[18]
Tirmizî, Zühd, 62.



[19]
Müslim, Zikir 25, 30, hadis no: 2689, 2700, 4/2069; Tirmizî, Deavât 7, hadis
no: 3375.




[20]
Ebû Dâvud, Edeb 31, 107, hadis no: 4856, 5059; Tirmizî, Deavât 8, hadis no:
3377.




[21]
Tirmizî, Deavât 8, hadis no: 3377.



[22]
Tirmizî, Zühd 14, hadis no: 2323; İbn Mâce, Zühd 3, hadis no: 4112.



[23]
K. Sitte Terc. 7/238-239.



[24]
Ebû Dâvud, Edeb 105, hadis no: 5042; Tirmizî, Deavât 100, hadis no: 3525.




[25]
Buhârî, Deavât 66; Müslim, Zikr 25, hadis no: 2689; Tirmizî, Deavât 140,
hadis no: 3595.



[26]
Ebû Dâvud, İlm 13, hadis no: 3667.
Burada, Allah'ı
zikirden maksat, her çeşit zikir olabilir: Kur'an tilâveti, tesbih, tehlil,
tahmid, salevât, ilimle meşgul olmak, tefsir, hadis gibi şer'î ilimlerin
öğrenilmesidir (K. Sitte, c. 6, s. 520.)



[27]
Müslim, Tahâret 1, hadis no: 223; Tirmizî, Deavât 91, hadis no: 3512; Nesâî,
Zekât 1.



[28]
Tirmizî, Deavât 6.



[29]
et-Terğîb 2/395, Taberânî'den.



[30]
Buhârî, Deavât 5.



[31]
Müslim, Zikir 5, hadis no: 2677.



[32]
Müslim, Zikir 6, hadis no: 2677.



[33]
Müslim, Zikir 10.




[34]
Müslim, Zikir, 28, hadis no: 2691.



[35]
Müslim, Zikir 31, hadis no: 2694.




[36]
Müslim, Zikir 37, hadis no: 2698; Buhârî Deavât, Bed'ul-Halk; Tirmizî
Deavât; İbn Mâce, Sevâbu't-Tesbîh.



[37]
Müslim, Mesâcid, 146, hadis no: 597.




[38]
Müslim, İmâre 103; Buhârî, Cihad 7 (Hadisin bir bölümü); Nesâî, İman 24.




[39]
Buhârî, Cihad 10, Zebâih 31; Müslim, İmâre 105; Tirmizî, Fezâilu'l-Cihad:
21; Nesâî, Cihad 27.



[40]
Ebû Dâvud, Cihad 40; Tirmizî, Fezâilu'l-Cihad 21; Nesâî, Cihad 25.




[41]
Müslim, İmâre 146; Tirmizî, Fezâilu'l-Cihad 23.



[42]
Buhârî, İlim 45, 1/42, Cihad 15, 4/24; Müslim, İmâre 149-150, hadis no:
1904, 3/1512; İbn Mâce, Cihad 13, hadis no: 2783, 1/931; Ahmed bin Hanbel,
4/392, 397, 402, 405, 417.



[43]
İbn Mâce, Zühd 16.



[44]
Buhârî, Rikak 38; Ahmed bin Hanbel, VI/256.




[45]
Müslim, İman 147; İbn Mâce, Duâ 10; Ahmed bin Hanbel, IV/133, 134, 151.



[46]
Ahmed bin Hanbel, IV/11.



[47]
Nesâî, İman 2-4; İbn Mâce, Fiten 23; Ahmed bin Hanbel, IV/11.



[48]
Mişkâtu'l-Mesâbih, hadis no: 5014; Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr, 1/69, Taberânî,
El-Kebîr.



[49]
Buhârî, Bed'ü'l-Halk 6, Edeb 41, Tevhid 33; Müslim, Birr 157; Tirmizî,
Tefsîru Sûre 19; Muvattâ, Şi'r 15; Ahmed bin Hanbel, II/267, 341, 413.



[50]
Buhârî, İman 9;
Müslim, İman 67; Tirmizî, İman 10.



[51]
Ebû Dâvud, 3, hadis no: 4599.



[52]
Buhârî, Nikâh 45, Edeb 57, 58, Ferâiz 2; Müslim, Birr 28-34; Ebû Dâvud, Edeb
40; Tirmizî, Birr 18.



[53]
Et-Tâc, c. 5, s. 78.



[54]
Tirmizî, Deavât 72, 73.



[55]
Ahmed bin Hanbel, IV/11.




[56]
Nesâî, İman 2-4; İbn Mâce, Fiten 23; Ahmed bin Hanbel, IV/11.





[57]
Müslim, İman 147; İbn Mâce, Duâ 10; Ahmed bin Hanbel, IV/133, 134, 151.





[58]
Mişkâtu'l-Mesâbih, hadis no: 5014; Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr, 1/69, Taberânî,
El-Kebîr.



[59]
Buhârî, Bed'ü'l-Halk 6, Edeb 41, Tevhid 33; Müslim, Birr 157; Tirmizî,
Tefsîru Sûre 19; Muvattâ, Şi'r 15; Ahmed bin Hanbel, II/267, 341, 413.



[60]
Buhârî, Tevhid 33, Edeb 41; Müslim, Birr 157.




[61]
Buhârî, Rikak 38; Ahmed bin Hanbel, VI/256.



[62]
Buhârî, Rekaik 38; İbn Mâce, Fiten 16.



[63]
Dürrü'l Mensur, 4/370; naklen Elmalılı, 4/495.



[64]
Tirmizî, Zühd 64.



[65]
Müslim, Birr 37, hadis no: 2566.



[66]
Tirmizî, Zühd 53, hadis no: 2391; Kütüb-i Sitte Terc. 10/139.



[67]
Ebû Dâvud, Büyû' 78, hadis no: 3527; Kütüb-i Sitte Terc. 10/142.



[68]
Buhâri, Cihad 102, İman 17; Müslim, İman 8; Ebû Dâvud, Cihad 104; Tirmizî,
Tefsir 78; Nesâî, Zekât 3; İbn Mâce, Fiten 1; Dârimî, Siyer 10.



[69]
Müslim, İman 35, hadis no: 21, 1/52.



[70]
Buhârî, İlim, 49.



[71]
Müslim, İman 153-154, hadis no: 94, 1/94-95; Tirmizî, İman 18, hadis no:
2644, 5/27; Buhârî, Tevhid 33; K. Sitte, 2/205.



[72]
Müslim, İmân, 152.



[73]
İbn Mâce, hadis no: 4205.

ALLAH (C.C.) Allah Lafzı; Anlam ve Mâhiyeti
Varlıkların Türleri
1) Vâcibu'l-Vücûd
2) Mümkinu'l-Vücûd
3) Mümteniu'l-Vücûd
A) Aklî Deliller 1) Hudûs (So adan Varolma) Delilleriyle Allah'ın Varlığını İspat.
a) Cisimlerin So adan Yaratılması Esasına Dayanan Delil.
b) İhtirâ (İcat Etme) Delîli.
c) Terkip Delili.
2) İmkân Delîli
3) İbdâ' ve İllet-i Gâiyye Delîli
B) Naklî Deliller
Allah'ın Varlığına İcmâlî Birkaç Delil
1- İmkân Delîli
2- Hudûs Delîli
3- Hayat Delîli
4- İntizâm Delîli
5- San'at Delîli
6- Hikmet Ve Gâye Delîli
7- Şefkat-Merhamet Ve Rızık Delîli
8- Yardımlaşma Delîli
9- Temizlik Delîli
10- Sîmâlar Delîli
11- Sevk-i İlâhî Delîli
12- Rûh Ve Vicdân Delîli
13- Fıtrat Ve Tarih Delîli
14- Duygular Delîli
15- İttifak Delîli
16- Kur'ân Delîli
17- Peygamberler Delîli
"Allah? Kelimesinin İçerdiği Anlam ..
Allah'a İman
Allah Teâlâ'nın Birliği
ALLAH TEÂLÂ'NIN SIFATLARI
Kur'ân-ı Kerim Allah Teâlâ'yı Bize Nasıl Anlatıyor
Kur'ân-ı Kerim'de Allah'a İman ve O'nun Bazı İsim ve Sıfatları
Konuyla İlgili Hadis-i Şeriflerden Bazıları
YÜCE ALLAH'IN İSİMLERİ ?ESMA-İ HÜSNA? .
SIFAT-I İLAHİYYE .
1- Sıfat-ı Nefsiyye
2- Sıfat-ı Selbiyye (Tenzihat)
3- Sıfat-ı Sübûtiyye (Sıfat-ı Zatiyye)
4- Esmaül-Hüsna'nın Delalet Ettiği Sıfat ve Manalar
5- Haberî Sıfatlar
İstivâ
Nüzul
SIFÂT-I SELBİYYE .
SIFAT-I ZÂTİYYE .
1) VÜCUT ..
VACİBU'L-VÜCUD ..
2) KIDEM ...
3) BEKA ..
4) MUHÂLEFETÜ'N Lİ'L-HAVÂDİS .
5) KIYÂM Bİ-NEFSİHÎ
6) VAHDÂNİYET ..
SIFÂT-I SÜBUTİYYE .
1) HAYAT ..
2) İLİM ...
3) SEMÎ'
4) BASAR ..
5) İRÂDE .
İrâde-i Külliyye ve İrâde-i Cüz'iyye
a- Tekvinî İrâde
b- Teşriî irâde
a) Yaratma İradesi (İrâde-i Tekviniye)
b) Yasama İradesi (İrâde-i Teşriiye)
6) KUDRET ..
7) KELÂM ...
8) TEKVÎN ..
Tekvin Sıfatının İsbatı
RUYETULLAH .. Ru'yetullah; Allah'ın Görülmesi
Rü'yetin Dünyadaki Cevazı
Rü'yetin Âhiretteki Vücûbu
Allah Teâlâ'yı Görmek Mümkün müdür ? .
ALLAH'I İNKAR .. Allah'ı İnkar Etmede Önemli Olan Üç Etken . 1) Kibir ve İnat
2) Cehâlet
3) Tâğutların İfsadı
Allah'sız Bir Dünyayı Kimler İster? .
Allah İnancı Olmayan Toplum Modelinin Zararları
Allah'ı Düşündüren Kâinat Ayetleri
Yegâne Yaratıcı Allah'ı İnkâr Edenleri Düşünmeye Dâvet Bu Şiiri Kim Yazdı? .
Fabrika .
Tasvir
Allah'ı İnkâra Dayalı Felsefî Akımlar 1) Ateizm; Allah Tanımazlık .
2) Darwinizm ..
3) Naturalizm ..
Tabiat Nedir? .
Tabiat (Doğa) Yaratıcı Olabilir mi? .
4) Pantheisme .
5) Pozitivizm ..
Bilimlerin Dilinden .
Bak ve Düşün!
İlimler
6) İdealizm ..
İslâm Felsefesi mi? .
7) Reenkarnasyon .
8) Hedonizm ..
Niçin Yaşıyoruz? .
Beşer ve İnsan
Kitaplıktaki Kedi