Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
4) Pantheisme .
4 
 
 
4) Pantheisme 
 
Panteizm, vücûdiyye, 
kamutanrıcılık demektir. Evrenle tanrıyı bir ve aynı şey kabul eden felsefî 
görüş. İnce mânâlarla dolu, bütün parçaları birbiriyle uyumlu, gayet değerli bir 
kitaba iki adam bakıyorlar. Bunlardan biri şöyle düşünüyor: "Bu kitabın 
yazarını göremiyorum, nerede olduğunu bilmiyorum, ama varlığına inanıyorum. 
Üstelik yazar, kitap cinsinden de olamaz." Öbür adam ise şu kanaate varıyor: 
"Bu hârika eserin yazarı, kitabın içindedir, harflerin, kelimelerin, 
satırların, mürekkep zerrelerinin arasındadır, yahut kitabın kendisi aynı 
zamanda yazardır veya içindeki mânâlar bütünü, bu kitabı yazmıştır." 
Kâinat da, burada sözü edilen 
kitaba benzer. İçinde bulunan büyük küçük her varlık mânâlı birer kelime 
gibidir. Nasıl her kitabın bir yazarı varsa, kâinatın da bir ustası vardır. 
Kâinat ve içindekiler vehim ve hayal değillerdir. Ancak, Allah Teâlâ'nın 
yaratmasıyla var olmuşlardır ve yine O'nun bekasıyla varlıklarını devam 
ettirmektedirler. İlâhî isimler kâinatta tecelli eder, görünür, bu tecellî 
kesilirse kâinat yok olur. 
"Yazar kitabın içindedir" diyen 
adamın kanaati "panteizm"e misaldir. Uydurma dilde "kamutanrıcılık" diye 
adlandırılan bu felsefeye göre, kâinatın yaratıcısı kâinattan ayrı bir varlık 
değildir, "tanrı, evrende içkindir." Yaratıcıyı kâinatın dışında aramak 
boşunadır. Yaratılanların toplamı aynı zamanda ilâhın ta kendisidir veya 
"tanrı" varlıkların bünyesine "sızmıştır". Her varlık "evrende içkin" olan 
"tanrının" bir parçasıdır. "Tanrı" her an değişmekte, kendi kendini yenilemekte 
ve zamanla birlikte tazelenmektedir. 
Bir bakıma, bu felsefede kâinat 
namına Allah inkâr edilmektedir. Yazarı kitabın içinde sanan ve kitap adına 
yazarı inkâr eden adamla panteistin ne farkı var? Bu felsefe bir safsatadan 
ibârettir. Bu hükmü nasıl mı veriyoruz? Çünkü, kâinat sınırlıdır, Allah'ın 
isimleri ve sıfatları ise, sonsuzdur. Bütün varlıklar "hâdis"tir, yani "sonradan 
yaratılmış"tır. Allah ise, ezelîdir, varlığının başlangıcı yoktur. Kâinatta 
güzel, çirkin, iyi, kötü, noksan, mükemmel... bir aradadır. Allah ise, mutlak 
kemâl, cemâl ve celâl sahibidir, yani sınırsız, eksiksiz ve noksansız güzeldir, 
mükemmeldir, büyüktür. 
Kâinat ve kâinatı oluşturan 
varlıklar, mükemmelleşmek için devamlı değişir, bozulur, başkalaşır, dağılır, 
toparlanır, ayrılır, birleşir. Allah ise, vâhiddir, ehaddir, ferddir, sonsuz 
mükemmel olduğu için değişmeye, başkalaşmaya, dağılmaya ve yeniden yapılanmaya 
muhtaç değildir. Yaratılmış varlıklar, zamanın etkisi altındadır, Allah ise, 
zamana mahkûm değildir. Çünkü, zamanı yaratan da Odur. Kâinatı teşkil eden her 
varlık âcizdir, fakirdir, muhtaçtır. Allah ise, Sameddir, yani her varlık O'na 
muhtaç, fakat O hiçbir şeye muhtaç değildir. Varlıklar şu veya bu şekilde 
doğarlar ve ölürler, Yaradanın ise, hayatı dâimî ve bakidir. O, doğmamış ve 
doğurmamıştır. 
Varlıklar ilimden, irâdeden ve 
şuurî bir kudretten mahrumdurlar, bu özellikleriyle sonsuz ilim, irade ve kudret 
sahibi yaratıcıyı teşkil edemezler. Allah, maddî bir varlık değildir. Maddî 
olmayanın mekânı da yoktur. Kezâ, bölünmek ve parçalara ayrılmak maddenin 
özellikleridir. Şekil, boyut, renk, ağırlık ve benzeri vasıflar da, yine 
maddenin ve maddî varlıkların özellikleridir. Bütün varlıklar "mümkin"dir, yani 
olması ve olmaması eşit iken, var olmasını dileyen bir başka varlığa muhtaçtır. 
Allah ise, "vâcib varlık"tır. Varlığı zarurîdir, kendindendir, ezelîdir. Mümkin 
varlıklar, var olabilmek ve varlığını sürdürebilmek için o vâcip varlığa 
muhtaçtırlar. Allah, "muhâlefetün lilhavadis," yani sonradan yaratılanlara 
benzemezlik özelliğiyle "mümkin" varlıklara hiçbir yönden benzemeyendir. 
Tasavvur edilememesi de bu sebepledir. 
Panteistin hâli, sanatlı bir 
câminin hârika mimarisine hayran olup, "Mimar bu caminin içindedir, cami ayrı 
mimar ayrı değildir, ikisi aynıdır, biri diğerini içine almıştır, bu ikisi 
esasen tek varlıktır," diyen adama benzer. Panteizm de bir nevi putçuluktur, 
ancak burada taştan ve ağaçtan yapılmış küçük bir put yerine, varlıkların 
toplamı olan "kâinat" öne çıkartılmış, bu devâsâ kütlenin azameti karşısında baş 
eğilmiştir. 
(Bu bâtıl felsefe, tasavvuf 
etkisiyle bazı müslüman geçinenlere de sirâyet etmiştir. ?Lâ mevcûde illâ hû? 
-O'ndan, yani Allah'tan başka hiçbir varlık yoktur; her şey O'dur- veya 
?Ene'l-Hak? -Ben Hakk'ım, yani Tanrı'yım- anlayışları, bu felsefî yaklaşımdan 
çok farklı görüşler değildir.) 
İslâmî imanın özü ise, Allah 
kâinatı yaratandır. O, yarattıklarına benzemez. Varlıklarla alâkası "yaratıcılık"tır. 
Her şey Onun eseridir. Her usta gibi, O da eserinin içinde olamaz. "Heme Ost" 
değil, "Heme Ezost"tur, yani "her şey O" değil, "her şey Ondan"dır.[1] 
 
 
 
 
 
 
 
 [1] 
 Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.




 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.
 e-posta adresimize mail atabilirsiniz.