Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

35) Hizbullah

35

35) Hizbullah:

?Allah'ın taraftarları,
Allah'ın grubu, Allah'ın erleri? anlamlarına gelir. Hizb:
Bir kişinin görüşüne uyarak kendisiyle birlikte bulunan dost ve arkadaşları,
belli bir görüş ya da unsur çevresinde oluşan topluluk, parti demektir. Kavim,
kabîle gibi tarihsel ve toplumsal bir oluşumla ortaya çıkan topluluğa hizb
denildiği gibi; bir kişi, inanç ya da düşünceye taraftarlıkla toplumdan ayrışan
siyasî ve itikâdî topluluklara da hizb (hizip) adı verilir. Bu nedenle Kur'ân,
tanımına uygun müslümanlar topluluğunu "hizbullah", tâğut ve şeytanların
peşinden giden insanları da "hizbüşşeytan" olarak adlandırır. Her hizib, kendi
içinde sıkı bir dayanışma, yardımlaşma ve taraftarlık bilinciyle hareket
ederken, diğer hiziblerle ilişkilerinin temelini sakınma, korunma ve düşmanlık
duyguları belirler. Müfessirler, Kur'ân'daki Hizbullah kavramını "Şi'atullah
(Allah'ın taraftarları)", "Ensârullah (Allah'ın yardımcıları)", "Evliyaullah
(Allah'ın dostları)" ve "Cündullah (Allah'ın askerleri)" gibi deyimlerle
karşılamaları, hizb'in bu temel özelliklerini yansıtma amacına yöneliktir.

Kur'ân, hizb kelimesini tekil biçimiyle yedi âyette[1]
dokuz defa; çoğul biçimiyle de dokuz âyette[2]
on defa kullanır. Bu kullanımların üçünde Allah'ın hizbi, partisi anlamında "Hizbullah",
ikisinde Şeytan'ın hizbi, partisi anlamında "Hizbüşşeytan" biçimindeki
terkiplerle özel iki toplum dile getirilir. Diğer kullanımların birisinde kelime
Hizbüşşeytan'ı belirtirken, geriye kalanlarda topluluk, kabile, parti gibi genel
anlamları dile getirir.

Hizbullah'tan söz eden ilk âyet[3],
mü'minlerin niteliklerini sergileyen bir dizi âyet içinde yer alır. Buradan yola
çıkarak Hizbullah'ın Kur'ân'ın tanımladığı mü'minler topluluğu olduğu
söylenebilir. Fakat Hizbullah'ı tanımlayan asıl âyet, belirlenen niteliklerin
siyasal ve toplumsal bir boyutunu ortaya koyması bakımından ayrıca önemlidir.
Çünkü, mü'minler toplumunun bir hizbi, hem de Allah'ın hizbi olarak
tanımlanmasında asıl belirleyici olan imanın bu boyutudur. Âyet bu boyutu,
"Allah'ı, O'nun Rasûlünü ve mü'minleri velî edinmek" biçiminde ifâde ediyor.
Hizbullah deyiminin iki defa geçtiği diğer âyette[4]
aynı boyutun diğer bir yönü delil getiriliyor. Bu da "Babaları, kardeşleri,
oğulları ya da kabîlesi de olsa, Allah'a ve Rasûlü'ne düşman olanları sevdikleri
(meveddet duydukları) görülmemektedir."
Velî
edinmek; dost tutmak, yardımlaşmak, otoritesine boyun eğmek, görev ve
yetkilerini tanımak gibi anlamları; meveddet ise sevgi üzerine kurulu bağları ve
bunun sonucu olan velâyet ilişkilerini dile getirir. Buna göre Hizbullah,
Allah'ın ve Rasûlü'nün otoritesine boyun eğen, İslâm'a teslim olan, içlerinden
seçtikleri yöneticilere itaat eden, birbirleriyle yardımlaşan, dostluk ve
dayanışma içinde bulunan; diğer yandan da en yakın akrabaları da olsa, İslâm
düşmanlarını sevmeyen, onlarla işbirliği yapmayan, onlara yardımda bulunmayan
mü'minler topluluğudur. Bu topluluk, velîlerinin yalnız Allah, Rasûlü ve
mü'minler olduğunun[5]
bilincinde bulunduğu kadar hıristiyan ve yahûdilerin[6],
İslâm'ı eğlence ve oyun edinenlerin[7]
velî edinilmeyeceğinin, bunun ?onlardan olmak? anlamına geleceğinin de
bilincindedir. Mü'minlerin İslâm inancı çevresinde yeni, bütünüyle farklı bir
toplum oluşturmalarını ve Bedir örneğinde görüldüğü gibi, gerektiğinde en
yakınlarına karşı hiç tereddüt etmeden savaşmalarını mümkün kılan toplumsal
bağlar, yakınlıklar kurmalarını sağlayan, bu bilinçtir. Allah, Hizbullah olarak
adlandırdığı bu bilinç içindeki toplumun kalplerine imanı yazar ve onları
kendisinden bir ruhla destekler. Bunlar, âhirette cennete konulur ve orada ebedî
olarak kalırlar. Allah onlardan, onlar da Allah'tan râzı olmuşlardır. Başarıya
ulaşacak hizib de yalnızca budur.[8]

Doğrudan Hizbüşşeytan deyimi kullanılmasa da Şeytan'ın hizbinden sözeden ilk
âyet bir Mekkî sûrede yeralır. Bu âyette mü'minler, Şeytan'ın düşmanları olduğu
ve onun, hizbini alevli ateşin halkından olmaya çağırdığı belirtilerek uyarılır.[9]
Hizbüşşeytan deyiminin doğrudan iki defa kullanıldığı âyet ise Medenî bir
sûrededir. Bu âyette Hizbüşşeytan'ı oluşturan insanların şeytan tarafından
kuşatıldıkları, Allah'ı unuttukları ve üstün gelemeyecekleri ifâde edilir.[10]
İlk âyette Hizbüşşeytan adlandırmasına gidilmemesine ve yalnızca mü'minlerin
uyarılması ile yetinilmesine karşılık; ikinci âyette artık toplumsal bir olgu
olarak ortada duran bir topluluktan, mü'minlerden ayrı bir hizib oluşturan
insanlardan sözedilir.

Hizbüşşeytan'ı belirleyen nitelikler, Hizbüşşeytan adlandırmasının yapıldığı
âyetten önceki beş âyette açıklanır. Bunlar, Allah'ın kendilerine gazâb ettiği
bir topluluğu velî edinmişlerdir. Bilerek yalan yere yemin ederler; gerçekte ne
mü'mindirler, ne de velî edindikleri kimselerdendirler. Yeminlerini kalkan
edinip Allah'ın yoluna engel olurlar. Yalancıdırlar. Özellikle Medine ortamı göz
önünde tutulduğunda Hizbüşşeytan olarak tanımlanan insanların münâfıklar olduğu
açıktır. Münâfıklar, müslüman gibi göründükleri, içiçe yaşadıkları müslümanların
sahip oldukları bütün haklardan yararlandıkları halde, gerçekte iman etmemiş
kimselerdir. Mü'minleri kendilerine inandırabilmek için yemin dâhil her yola
başvurur, ancak her fırsatta Allah'ın yoluna engel olmaya çalışırlar.
Münâfıkları, eşdeyişle Hizbüşşeytan'ı gerçek mü'minlerden, Hizbullah'tan ayıran
en temel özellik; Allah'ı, Rasülü'nü ve mü'minleri değil, onların karşısındaki
kimseleri velî edinmeleridir. Nitekim âyetin indiği ortamda münâfıklar İslâm'ın
ve mü'minlerin zaferini sonuna kadar engellemeye çalışmışlar, bu amaçlarına
ulaşabilmek için hem müşriklerle, hem de yahûdilerle işbirliği yapmışlardı.
Onların Hizbüşşeytan olarak adlandırılmasının temel nedeni de bu seçimleri oldu.
Kur'an'ın getirdiği bu tanımlama, bize Hizbullah ile Hizbüşşeytan'ın ayrılması
konusunda her zaman için uygulanabilecek değişmez bir kıstas/ölçü vermektedir.

Kur'ân, hizb kelimesine, Hizbullah ve Hizbüşşeytan'ı belirtmediği yerlerin büyük
çoğunluğunda olumlu ya da olumsuz bir yorum getirmez. Buralarda hizib; topluluk,
kabîle gibi anlamları dile getirir. Buna karşılık, dört yerde[11]
kelime, belli bir toplumun parçalanmasına neden olan partileşme anlamında
kullanılır. Bunlardan üçü ehl-i kitab'la, biri de müşriklerle ilgilidir. Ehl-i
kitab'la ilgili âyetlerde bunların işlerini parçalayıp çeşitli kitaplara
ayrıldıkları; her partinin kendi yanında bulunanla sevindiği[12];
partilerin birbirleriyle ihtilâfa düştüğü[13]
belirtildikten sonra "Artık büyük bir günü görmekten ötürü vay kâfirlerin
hâline!" (Meryem: 19/37) ve "Acı bir günün azâbından vay o zâlimlerin
hâline!" (Zuhruf: 43/65) buyrularak hizibleşme küfür ve zulümle
ilişkilendirilir. Müşriklerle ilgili olan âyet de hizipleşmenin olumsuzluğunu
dile getirir:

"Dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Her hizib kendi görüşleriyle
avunur." (Rûm: 30/32)

Hizibleşmenin anlamlandırılış biçimine bakılarak, rahatlıkla Kur'ân'ın İslâm
toplumunda hizibleşmeye izin vermediği söylenebilir. Kur'ân, gerçek mü'minlerin
tek bir partiyi oluşturduklarını belirterek bunu Hizbullah olarak adlandırıyor.
İslâm toplumunda bir vâkıa olduğu için kabul edilen ikinci parti ise,
münâfıkların, şeytanın kuşattığı kimselerin oluşturduğu Hizbüşşeytan'dır. Bunun
dışındaki bütün hizibleşmeler, Hizbullah'ın parçalanması anlamına gelir ki, bu
da İslâm toplumunun, Kur'ân'ın onaylamadığı ehl-i kitab'tan toplumların durumuna
gelmesi demektir. Oysa mü'minlerden istenen; kendilerine apaçık deliller
geldikten sonra fırka fırka olup ihtilâfa düşenlere benzememektir. Çünkü
ihtilâfın sonu kaçınılmaz bir azâbdır.[14]



[1]
Mâide: 5/56; Kehf: 18/12; Mü'minûn: 23/53; Rûm:
30/32, Fâtır: 35/6, Mücâdele: 58/19, 22.

[2]
Hûd: 11/17; Ra'd: 13/36; Meryem: 19/37; Ahzâb:
33/20, 22; Sâd: 38/11, 13; Mü'min: 40/5, 30; Zuhruf: 43/65.

[3]
Mâide: 5/56.

[4]
Mücâdele: 58/22.

[5]
Mâide: 58/55.

[6]
Mâide: 5/51.

[7]
Mâide: 5/57.

[8]
Mücâdele: 58/22.

[9]
Fâtır: 35/6.

[10]
Mücâdele: 58/19.

[11]
Kehf: 18/12, 19, 37; Mü'minûn: 23/53, Zuhruf:
43/65.

[12]
Mü'minûn: 23/55.

[13]
Meryem: 19/37; Zuhruf: 43/65.

[14]
Âl-i İmrân: 3/105. Ahmet Özalp, Şamil
İslâm Ansiklopedisi: 2/445-447.

ALLAH (C.C.) Allah Lafzı; Anlam ve Mâhiyeti
Varlıkların Türleri
1) Vâcibu'l-Vücûd
2) Mümkinu'l-Vücûd
3) Mümteniu'l-Vücûd
A) Aklî Deliller 1) Hudûs (So adan Varolma) Delilleriyle Allah'ın Varlığını İspat.
a) Cisimlerin So adan Yaratılması Esasına Dayanan Delil.
b) İhtirâ (İcat Etme) Delîli.
c) Terkip Delili.
2) İmkân Delîli
3) İbdâ' ve İllet-i Gâiyye Delîli
B) Naklî Deliller
Allah'ın Varlığına İcmâlî Birkaç Delil
1- İmkân Delîli
2- Hudûs Delîli
3- Hayat Delîli
4- İntizâm Delîli
5- San'at Delîli
6- Hikmet Ve Gâye Delîli
7- Şefkat-Merhamet Ve Rızık Delîli
8- Yardımlaşma Delîli
9- Temizlik Delîli
10- Sîmâlar Delîli
11- Sevk-i İlâhî Delîli
12- Rûh Ve Vicdân Delîli
13- Fıtrat Ve Tarih Delîli
14- Duygular Delîli
15- İttifak Delîli
16- Kur'ân Delîli
17- Peygamberler Delîli
"Allah? Kelimesinin İçerdiği Anlam ..
Allah'a İman
Allah Teâlâ'nın Birliği
ALLAH TEÂLÂ'NIN SIFATLARI
Kur'ân-ı Kerim Allah Teâlâ'yı Bize Nasıl Anlatıyor
Kur'ân-ı Kerim'de Allah'a İman ve O'nun Bazı İsim ve Sıfatları
Konuyla İlgili Hadis-i Şeriflerden Bazıları
YÜCE ALLAH'IN İSİMLERİ ?ESMA-İ HÜSNA? .
SIFAT-I İLAHİYYE .
1- Sıfat-ı Nefsiyye
2- Sıfat-ı Selbiyye (Tenzihat)
3- Sıfat-ı Sübûtiyye (Sıfat-ı Zatiyye)
4- Esmaül-Hüsna'nın Delalet Ettiği Sıfat ve Manalar
5- Haberî Sıfatlar
İstivâ
Nüzul
SIFÂT-I SELBİYYE .
SIFAT-I ZÂTİYYE .
1) VÜCUT ..
VACİBU'L-VÜCUD ..
2) KIDEM ...
3) BEKA ..
4) MUHÂLEFETÜ'N Lİ'L-HAVÂDİS .
5) KIYÂM Bİ-NEFSİHÎ
6) VAHDÂNİYET ..
SIFÂT-I SÜBUTİYYE .
1) HAYAT ..
2) İLİM ...
3) SEMÎ'
4) BASAR ..
5) İRÂDE .
İrâde-i Külliyye ve İrâde-i Cüz'iyye
a- Tekvinî İrâde
b- Teşriî irâde
a) Yaratma İradesi (İrâde-i Tekviniye)
b) Yasama İradesi (İrâde-i Teşriiye)
6) KUDRET ..
7) KELÂM ...
8) TEKVÎN ..
Tekvin Sıfatının İsbatı
RUYETULLAH .. Ru'yetullah; Allah'ın Görülmesi
Rü'yetin Dünyadaki Cevazı
Rü'yetin Âhiretteki Vücûbu
Allah Teâlâ'yı Görmek Mümkün müdür ? .
ALLAH'I İNKAR .. Allah'ı İnkar Etmede Önemli Olan Üç Etken . 1) Kibir ve İnat
2) Cehâlet
3) Tâğutların İfsadı
Allah'sız Bir Dünyayı Kimler İster? .
Allah İnancı Olmayan Toplum Modelinin Zararları
Allah'ı Düşündüren Kâinat Ayetleri
Yegâne Yaratıcı Allah'ı İnkâr Edenleri Düşünmeye Dâvet Bu Şiiri Kim Yazdı? .
Fabrika .
Tasvir
Allah'ı İnkâra Dayalı Felsefî Akımlar 1) Ateizm; Allah Tanımazlık .
2) Darwinizm ..
3) Naturalizm ..
Tabiat Nedir? .
Tabiat (Doğa) Yaratıcı Olabilir mi? .
4) Pantheisme .
5) Pozitivizm ..
Bilimlerin Dilinden .
Bak ve Düşün!
İlimler
6) İdealizm ..
İslâm Felsefesi mi? .
7) Reenkarnasyon .
8) Hedonizm ..
Niçin Yaşıyoruz? .
Beşer ve İnsan
Kitaplıktaki Kedi